4 Ağustos 2010 Çarşamba

Sahipsiz Kedi

Kasmayacağım cümlem aynen tahmin ettiğiniz üzere, uzun zamandır sizleri ihmal ediyorum sizi beleş çaycılar,aman bu aralar başıma neler geldi, evim yandı,arabam bozuldu, sevdiceğimle hararetli tartışmalar yaşadım,yada piyangodan para çıktı ,düştüm yollara dünyayı dolaşıyorum ,sizlere zaman ayıramadım bahaneleriyle başlamayacak.
F and D'nin F'si bu aralar düşünüyor,hayatındaki değişikleri ,yaptığı ve gerçekleştirdiği planları,gerçekleştiremediklerini ve de yarınını...
Ufak bir bunalım dönemi,şarap ve atarax eşliğinde geçen belli bir süreç,yeni bir iş,baba ziyareti,bir iki ufak tatil planı,rezil olan bir hafta sonu kaçamağı falan filan ,çokda meşgul değilim aslında. Sadece düşünme sırasında beynimde tepişen mavi filler ve kırmızı zürafalar (birbirine kuyruk değmeden gezinen tilkilere ne oldu demeyin,benim çıkamadığım tatildeler) eşliğinde,bu hayatı nasıl düzene sokarızın hesabına düştüm.
Bu hafta itibariyle nasıl hesaplandığını hiç çözemediğim ,babamın eşek kadar oldun diye kısaca özetlediği,her yıl ne sebeptense sürekli sorun çıkan,doğum günümü atlatıp,hayatımı normal seyrinde akışa bıraktım.
Evet,eşek kadar oldum. Gün hesabı yapanlar 28, yıl hesabı yapanlar 27 desede,ilk duyduklarında ayyyyy ne güzel hiç göstermiyorsun,biz seni 17 filan sandık deyip olayın çılkını çıkaran hanım teyzeler,hala kimlik gösterilmesi zorunlu mekanlarda arkadaşlarımdan sonra iyice bir sorgulanıp neredeyse gbt'ye bakacak kadar olayı abartan güvenlik görevlileri,çıkma teklifi edip,ulan az uğraşsam annen olurum nidalarımdan sonra ,kusura kalma abla,vallah bizim okuldan sandık be abla seni diyen liseler eşliğinde bir yılı daha defettik hayatımızdan.
Farkettimki bilgisayarıma irili ufaklı(o nasıl oluyorsa) aslen kısalı uzunlu bir sürü yazı not etmişim. Bunun adı üşengeçlikmi,yok değil,umursamazlık mı,sanmamda ne sebeptendir bilinmez,bloga geçmemişim. Ha geçecekmisin dersenizde ,hiç gerek görmüyorum.
Browni üzerine tek mum ve kediyle yapılacak 30 yaş kutlamasına 2 yıl kalmışken,bu hatun çok sinirli bu aralar.Gereksiz çıkışlarla herkesi kıran ben, kedileride sevmem, ama D'yi kıramadım işte, 2 yıl sonra bana cins bir kedi hediye edecekmiş,bilse doğumgünümün hemen ertesi günü kapıda kalacak zavallı püsür.
Zaten ev kalabalık ben, 2 tane K, eh birde arada ziyaretime gelen diğer K'lar,mavi filler ,kırmızı zürafalar , Kediye kim bakacak? !!! Varsa gönüllü şimdiden söylesin. Yazıktır hayvana...
F and D'nin F'si
Sevgiyle kalın...

2 yorum:

  1. Hayatim boyunca hep minyon tipli olmak istedim. Olmadi. Aksine gittikce de sistim. :D Kendi yasimdan bile buyuk gosteriyorum, koca vucudum ve kirmizi kafamla. :/

    Yani bana gore sen sanslisin. Hic yaslanmayacaksin dusunsene. :) 50 yasina geldiginde 40 gostereceksin. 30 yas sendromu bile olmaz insanda be peyh! :P

    O degil de kopegim olmasaydi kedini hemen koynuma sokar, usuuulca evime kacirirdim. Ama malesef. :( Kedi sevgimi kapimin onunda bi batinda 6 tane pirtlatmis olan tekirgul'den karsiliyorum simdilik. Tabii ilerde ne olur bilinmez.

    Sen yine de kiyma o guzellige, yazik ya. Hem pek sanmiyorum onu gorunce kapiya koyabilecegini.

    YanıtlaSil
  2. Sorun şu ki ben koymasam ,o birzaman sonra beni kapının önüne koyacak. Kedilerle olan geçmişim pek parlak değil,bıraktıkları tüy sayısını liralarla çarp,dünyanın hastahane masrafını ödedim sayelerinde.Velhasıl sevmiyorum,elimi attığım yerden tüy toplanmasını,saçlarımdan bile kurtulmanın yollarını arıyorum,bu tipe dazlak olmak yakışmaz,zaten bünye bakımından görünmeyecek ebatlara inmek üzereyim, parlayan cıscıbıl bir kafayla hepten farketmezler korkusu var :)
    Bünyenin boyutu ne olursa olsun,yaşanmışlar,yaşanacaklar,eksiklikler,geri
    kalmışlıklar kısacası hayatın alıp verdikleri olduğu sürece 30 yaş sendromu herkeste var olur bence.Hepimizde yokmu bir yere yetişme telaşı,daha çok yere yetişmem lazım:)

    YanıtlaSil